27 MAYIS 1960’IN DÜĞMESİNE 15 MAYIS 1950’DE BASILMIŞTIR
1946’da açık oy, gizli sayım yaptırarak oy hırsızlığı ile
aldıkları gayr-i meşru yetkiyle devleti idare edenler, 1950’de mızrağı çuvala
sığdıramamışlardı.
Şaibeli 1946 seçimlerinden sonra hakim güvencesi ve gizli oy
uygulaması ile yapılan 14 Mayıs 1950 Genel Seçimlerinde yılların tek partisi
olan CHP iktidardan, 3 Eylül 1950 Mahalli Seçimlerindeyse muhalefetten tasfiye
edilmiştir.
Tarihi ve Kadim Demokrat Parti; dört yıla varan destansı bir
mücadele sonucu Türk siyaset tarihinin en büyük halk hareketi, emsalsiz bir
efsane olan Beyaz İhtilâl’i başardı.
14 Mayıs 1950’de doğrudan, aracısız, bağımsız ve bağlantısız
olarak bizatihi millet tarafından iktidara getirildi. Hükümet oldu, milletin
sevgilisi, sessiz sözsüz halkın ve geniş kitlelerin sesi, sözü, aşı, aşkı,
güneşi, ışığı ve ümidi oldu Demokrat Parti.
On yıllık iktidarı boyunca, uluslararası standartlara göre
dünyada eşi emsali görülmemiş bir inkişaf, ilerleme, idame, ikame, sanayi,
gelişme ve büyüme hareketine imza attı. On yılda 100 yıla bedel muazzam bir
kalkınma hareketini gerçekleştirdi. Müzmin hale gelen işsizlik, açlık, yokluk,
karne, kıtlık, hastalık; Halk Partisinin istibdat dönemi ve milli şeflik eseri
olan cehalet ve sefaleti yendi. Devlet hayatı ve millet hafızasından ısrarla
silinmek istenen dini, milli, ilmi, tarihi ve kültürel değerleri ihya etti.
Siyaset anlayışlarını, yönetilenlerin hayat standartlarını
yükseltmek ile temel hak ve hürriyetleri hayata geçirmek üzerine kuran
demokratlar, devletin dayatmacılığının temelinde sivil ve askeri bürokrasinin
olduğunu görmüşler, bunun yerine de daima milletin tercihlerini yerleştirme
çabası içinde olmuşlardır.
Camilerin ahıra dönüştürüldüğü, Kur’an öğrenmenin ve Ezan-ı
Muhammedi’nin yasaklandığı, cenazeler için kefenlik bezin bulunmadığı, jandarma
dipçiği ile vergi toplandığı bir dönem kapanmış; kalkınan, zenginleşen,
büyüyen, milli ve manevi değerleri sahiplenen; NATO, CENTO, Balkan Paktı, Kıbrıs
davamızdaki başarıları ile dünyada saygın hale gelen Türkiye’nin varlığında
milletin kendilerine bir daha teveccüh etmeyeceğini anlayanlar, her türlü yalan
iftira ve tezvirata başvurmuşlar, “Bu hassolar, memolar mı bizi idare edecek?”
diye hazımsılıkla kahrolmuşlardır.
27 Mayıs 1960’a giden süreç ise daha 1950’de başlamıştır.
Cuntacılar hatıralarında farkında olmadan bunu itiraf etmişlerdir. Bürokrasinin
sivil ve askeri kanatlarıyla devletin üzerine konumlandığı bir gelenek açıkçası
demokrasiye tahammül edememiştir.
Çoğunluğu CHP’li yüksek bürokratlar, aydınlar, bilim
insanları ile silahlı kuvvetlerden cuntacıların oluşturduğu devlet elitleri 27
Mayıs 1960’ta iktidarı DP’den zorla almışlardır. Cuntanın el koyduğu sadece
siyasi iktidar değildir. Bütün devlet yapılanması cuntacı zihniyetle yeniden
oluşturulmuştur.
27 Mayıs’ın cunta lideri İsmet Paşa’ya koşup giderek “Paşam
emirleriniz bizim için peygamber buyruğudur.” demiştir. Paşaya sorulduğunda ise
“Ne içindeyim, ne dışındayım.” diyebilmiştir. Balkona çıkıp neşeden dört köşe
olmuş halde davul dövdüren bir avuç şakşakçıyı gülerek selamlayabilmiştir.
Dileriz ki bundan böyle balkonlardan hep milli irade zaferleri kutlansın.
İşin garip tarafı bir darbeci anılarında diyor ki: “28 Mayıs
sabahı ne yapacağımızı bilmiyorduk.” onlara ne yapacaklarını hukuk
çevrelerinden sivil darbeciler öğretiverdiler. Evet 27 Mayıs’ta önce hukuk
katledilmiştir. Ortada bir suç yoktur, ceza da yoktur, cezayı verecek merci de
yoktur.
Aziz Menderes’in idamının tek sebebi: “Tekrar iktidar olur”
korkusudur. Ebedi ve Abide Başvekilimiz rahmetli Adnan Menderes’in uğradığı
akıbet milletimizin ruhunda ve şuurunda kapanmayan derin yaralar açmıştır.
Bugün bizim amacımız ise; 1960’larla ruhları karartmak
değil, 1950’lerle Menderes’in güler yüzünü ve Türkiye’nin aydınlık geleceği ile
ilgili ısrarlı ümidini canlı tutabilmektir.
Günümüz Türkiye’sinde Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun
darbelerin anası olan 27 Mayıs 1960’a olan gayr-ı ciddi yaklaşımı hepimizi çok
üzmüştür.
Yassıada’da kurulan düzmece çadır tiyatrosunun kararlarının
yok sayılmasını milletçe hala sabırla bekliyoruz.
Ayrıca 27 Mayıs 1960 ve takip eden artçılarının
yerleştirdiği Anayasa’nın sivillerce yapılamayacağı anlayışının bugün bile
elbirlik sürdürüldüğünü görmek bizleri ziyadesiyle üzüyor fakat Menderes
devrinde demokraside çırak, Özal zamanında kalfa olan milletimizin şimdi
Erdoğan döneminde usta olduğunu görmekten de sevinç duyuyoruz.
Adnan Menderes Demokrasi Platformu olarak yeni nesillere
gerçekleri aktarmak, onları demokrasi konusunda bilinçli kılmak için
çabalarımızı sürdürecek; vesayetçi, cuntacı, darbeci zihniyetin günümüzdeki
uzantılarının oyunlarının farkına varmaları için önemli bir labaratuvar olan
1946-1960 dönemini gündemde tutmaya devam edeceğiz.
Ahmet Şerif BAYINDIR
Adnan Menderes Demokrasi Platformu
Yönetim Kurulu Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder