EZANI “DİN LİSANINDA” YENİDEN MÜMKÜN
KILAN YASANIN KABULÜNÜN 63. YIL DÖNÜMÜNE DAİR İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
Samet OCAKOĞLU
Bu toprakların
hasretini çektiği Ezana yeniden kavuşmasının üzerinden 63 yıl geçti.
Büyük Hasretin
Giderilmesine Hizmet Edenlere Rahmet Dileklerimizle.
‘’Anayasal
vatandaşlığın temel hakkı olan Vicdan Hürriyetini’’ kısıtlayıp halka
sebepsiz yere manevi huzursuzluk veren ‘’ Ezanın Din Lisanında ‘’
okunmasını TCK hükmü ile yasaklayan kanun; 9. Dönem TBMM’nin
Anayasaya sadakat gösteren vatanperver Milletvekillerinin yasama
iradeleriyle kabul ettikleri 5528 SK. hükmü ile 16 Haziran 1950’de yürürlükten
kaldırılmıştır.
KANUN YOLLARINDA YÜRÜYEREK MİLLET
İÇİN MÜCADELE ETMEK.
Türkiye’nin
1946’da çok partili hayata adım atmasıyla beraber, önceden dayatılmışlar dahil
dayatılan türlü siyasi ve sosyal tasarım projeleri karşısında eğilmeden,
kanun yollarında yürümeye sadakat göstererek sürdürülen destansı
demokratik bir mücadele ile açığa çıkan 14 Mayıs 1950 Milletvekili Genel seçimi
iradesinin; ülkede kapılarına kilit vurulmuş pek çok
yoksunluk için anahtar olduğu ışıltılı bir gerçektir.
ANA DAVAYA ÇÖZÜM BULUNUNCA ANAHTARDA BULUNDU.
7-12 Haziran
1945’in denetim (murakabe) talebi ve antidemokratik ortam ile mücadele
hareketi; 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti adını aldığında, önüne
dikilen çok sert, dayatmacı, antidemokratik ve statükocu yapıya teslim olmamak
için bir çare bulmayı ana dava olarak gördü ve büyük bir isabet ile
‘’ Hürriyet Misak-ı’’ ve ‘’Sine-i Millet’’ kavramları ile donandı.
ÖZNE MİLLETTİR (AYDIN MENDERES)
Öznenin Millet
olduğu yürüyüşe önderlik edenler ve bu harekete vücut verenler,
ülkedeki sessiz ve yük taşıyan kesimin hücrelerine nüfus ettirilen
samimi ve saf fikir hareketinin bayrağını taşırken; varlığı insan
için temel hak gören bakış açıları ile ülkenin
yoksunluk envanterini kolayca belirledi.
SEMALAR EZANA NE OLDU DA HASRET
KALDI.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 18 . VII. 1932 tarihinde yayınladığı bir
tamimle yeryüzünün her yerinde Müslümanlar için namaza çağrı olan Ezan’ın
Din Lisanında okunmasına yeni ve değişik bir usul getirdi ve Ezan yerine bir
kurul tarafından belirlenen Türkçe namaz çağrısının okunmasını emretti.
SOSYAL TASARIM PROJESİ İDİ.
Devletin
sosyal tasarım projesi olarak ortaya çıkarılan ve Müslüman halka
dayatılan Türkçe Ezan okunmasını, Müslüman halk benimsemedi. Daha doğrusu
halk Din Lisanında Ezandan uzaklaşmayı, Minarelerinden Sela okunmamasını
vicdanına sığdıramadı.
1932’de ve
ardından gelen yıllarda idari emir, halk karşısında denetim ve yaptırım
araçları ile çok güçlüdür.
CEZA KANUNUNDA
KARŞILIĞI OLMAYAN SUÇ.
Din Lisanında
Ezan okuyanlar idari yaptırımlara muhatap olurken, kamu emrini dinlememekten
haklarında cezai takibat yapılanlara verilen cezalar ise ‘’kanunda
karşılığı olmadığı’’ gerekçesiyle temyiz merciinde onanmadı.
ADET SÜRDÜRÜLDÜ.
1937 yılında
Celal Bayar’ın Başbakanlığı döneminde Din Lisanında Ezan okunmasına yönelik
kamu baskısı hafiflese de Hatay meselesi, Atatürk’ün hastalığı ve
TBMM’de farklı bir irade olmaması nedeniyle, Ezanın okunması konusunda
bir değişikliğe gidebilmek mümkün olamadı ve Türkçe Mealli ezan okuma adeti
sürdürüldü.
UYGULAMAYI
TOPLUMA NÜFUS ETTİRMEK İÇİN.
1939 senesinde
Celal Bayar’ın Başbakanlık’tan ayrılması ardından, sosyal tasarım projesi
olarak uygulanan Türkçe Ezan okunmasını topluma nüfus ettirmek için Din
Lisanında Ezan okuyanların TCK yaptırımı ile cezalandırılması görüşü Hükümet
nezdinde ağırlık kazandı.
CEZA KANUNUNDA
SUÇ OLARAK TANIMLANDI.
1941 senesinde
TCK’nın MD -526 TBMM’de değiştirildi ve Din Lisanında Ezan ve Kamet
okuma suç kabul edildi ve bu suçu işleyenler için hapis ve para cezası
kondu. Ülkenin Camilerinin Minareleri için için ağlıyordu.
BİR NEDENLERİ
ELBETTE VARDIR.
Nasıl ki, yaşam
hakkını ilgilendiren bir davamda mahkemeye pasaportum yokken "Çalışmaları Yurt Dışındadır’’ diyebilmeyi
önemseyen kurum vekilinin önemli bir nedeni varsa, incelememize ve bilgi
sunumum konusu uygulamayı yapanlarında kendilerine göre bir işi ve nedeni
vardı.
Hesap ve proje
yanlıştır ama acı ve sıkıntı Millete kalmıştır.
MERHUM CELAL
BAYAR İLE BİR ANI.
1980 yılında
Çiftehavuzlarda Merhum 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a yaptığım bir ziyarette
Milli Mücadele dönemi gündemli sohbetimizde sordular ‘’ Biliyormusunuz
biz silahlı direnişe, milli mücadeleye ne zaman karar verdik? Bu millet milli
mücadeleye ne zaman karar verdi ?’’
SORULARINI
CEVAPLADILAR
‘’ 1. Dünya
savaşından sonra el atılan sadece para - pul olsaydı, hatta sadece
İstanbul’da bir hükümranlık peşinde olsalardı, kader der İstanbul’un o
zaman ki iradesine boyun eğer, sorgulamazdık. Ama ne zaman,
mukadesatımıza- dinimize-namusumuza-toprağımıza el attılar işte o zaman milli
mücadeleye karar verdik. İzmir’e ve Ege’ye göz diktiler. Ezanı susturdular. İşte
o zaman silahlı mücadeleye karar verdik’’ demişlerdir.
NAMZETTİR.
Rahmetle
anıyorum. Milli Mücadele’de Ege’deki silahlı direniş önderlerinden Celal Bayar
(Mahmut Celal - Galip Hoca) 4. Osmanlı Meclisi Meb’usan’ının erken basılmasına
neden olan söylevinde ve 15 Mayıs 1920’de Büyük Ankara Mitingi ardından
TBMM’deki söylevlerinde; en ümitsiz durumda olanlara da hitap ederek Ege'de
susturulan Ezan’ın ‘’ topraklarımız üzerinde
yeniden okunmaya namzet olduğunu’’ zaten ifade etmişlerdi.(Bu söylevleri
TBMM kararı ile çoğaltılarak yurda dağıtılmıştır.)
Bir başka
ziyaretimdeki ‘’ 1941’deki değişikliği Atatürk’ten ileride olduğunu
göstermek için yaptılar’’ sözlerini de hatırlıyorum.
TBMM 16 HAZİRAN
1950’DE HASRET SONLANDIRDI.
9. Dönem TBMM 16
Haziran 1950 günü saat 15’te, TBMM Başkan Vekili - DP İstanbul Milletvekili
Fuad Hulusi Pemirelli, DP Manisa Milletvekili Muzaffer KURBANOĞLU ve DP Bursa
Milletvekili Raif AYBAR katipliğinde toplanmıştır.
1.Adnan MENDERES
Hükümetinin TBMM’ye sevk ettiği TCK MD- 526 değiştirilmesi hk.da
kanun tasarısı ile Kayseri Milletvekili İsmail Berkok ve 13 arkadaşının ve
Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan’ın , TCK’nın MD-526/2 değiştirilmesine dair
önergeleri ve teklifler hakkındaki Adalet Komisyonu raporu gündemiyle TBMM’nin
9. oturumu açılmıştır.
İÇ TÜZÜKTE
KOMİSYON KARARI ÜZERİNDEN 48 SAAT GEÇMESİ HÜKMÜ VARDIR.
İçtüzükte Adalet
Komisyonu raporunun TBMM’de gündeme alınması için 48 saat geçmesi hükmü
vardır.Bu nedenle kanun tasarısının müzakeresi ancak tasarının gündeme alınması
önergesinin kabulü ve ivedilik kararı ile mümkün olabilecektir.
TASRININ GÜNDEME
ALINMASI VE İVEDİLİKLE- ÖNCELİKLE GÖRÜŞÜLMESİ
Meclisin
oturumunda ilk olarak İstanbul Milletvekili Başvekil Adnan MENDERES söz
almış ve Genel Kurula ’’ Muhterem arkadaşlar; Arapça ezan hakkında
Demokrat Parti Meclis Grubunda verilen kararın gazeteler ve radyo ile
yayınlanması neticesinde kanuni mâniin (Yasal engel) kaldırılmış olduğu
telâkkisinin (düşünülmesinin) hâsıl olması ve bâzı vatandaşların arapça ezan
okuması muhtemel olduğu için bu bap/ta Hükümetçe Meclise sevk etmiş olduğumuz
lâyihanın (yasa teklifinin) bugünkü ruznameye (gündeme) alınmasını ve
müstacelen (öncelikle) müzakere edilmesini yüksek tasvibinize arz ediyorum’’ sözleriyle
hitap etmişlerdir.
Başvekil Adnan
Menderes’in konuşması ardından oturumu yöneten Başkan, Kanun teklifinin gündeme
alınmasını oylamaya sunmuş ve yasa önerisi gündeme alınmıştır.
Bilahare kanunun
yalnız bir kere müzakere edilip intaç edilmesini tazammun eden İvedilik teklifi
oylanmış ve kabul edilmiştir.
Bir sonraki
önerge kanun tasarısının gündemdeki maddelerden önce görüşülmesi hakkındadır ve
oylanıp kabul edilmiştir. Demokrat Parti Erzurum Milletvekili Mustafa
Zeren Kanun tasarısı görüşülürken aleyhte söz almak isteyenlerin, evvelden
tespit buyurularak iki zat lehte konuştuktan sonra sözün aleyhte konuşmak
isteyenlere verilmesini arz ve teklif etmişse de önerge iç tüzük Md 85-
nedeniyle kabul görmemiştir.
Kanun teklifi
hakkında Milletvekilleri Sinan Tekelioğlu Talât Vasfi Öz,
İbrahim Kirazoğlu, Arif Hikmet, Necdet Yılmaz, Ahmet Gürkan, Salâhattin Âdil,
Ömer Bilen, Hikmet ölçmen, Ömer Rıza, Ümran Nazif, Muzaffer Mühto konuşma
yapmak üzere başkanlığa başvurmuşlardır.
Ezanın Din
Lisanında Okunabilmesi serbestisi getirecek kanun teklifinin müzakerelerinde
ilk sözü;
Cumhuriyet Halk
Partisi Trabzon Milletvekili Cemal Eyüboğlu almış ve ‘Hükümetin
bugün huzurunuza getirdiği kanun tasarısı hakkındaki C. H. Partisi Meclis
Grubunun görüşünü arz ediyorum.
Bu memlekette
Millî Devlet ve Millî §uur politikası, Cumhuriyetle kurulmuş ve C. H. Partisi
bu politikayı takip etmiştir.
Bu politika
icabı olarak ezan meselesi de bir dil meselesi ve Millî şuur meselesi telâkki
edilmiştir. Millî Devlet politikası, mümkün olan her yerde Türkçenin
kullanılmasını emreder.
Türk Vatanında
ibadete çağırmanın da Öz dilimizle olmasını bu bakımdan daima tercih ettik.
Türkçe ezan, Arapça ezan mevzuu üzerinde bir politika münakaşası açmaya
taraftar değildik. Millî şuurun bu konuyu, kendiliğinden halledeceğine
güvenerek Arapça ezan meselesinin ceza konusu olmaktan çıkarılmasına
aleyhtarı olmayacağız’’ demiştir.
Demokrat Parti
Gurubu adına Seyhan Tekelioğlu ‘’ Sayın arkadaşlar;
Atatürk her şeyi Türkçeleştirmek kaidesini ortaya attığı zaman acaba islâm
dinine ait olan kitapların Türkçeye tercümesi mümkün müdür diye bir tecrübeye
baş vurulmuştu.
Atatürk bu
meyanda ilk defa ezanın Türkçe okunmasına karar verdi.
Bilâhare
(Atatürk’ten sonra) Arapça ezan okuyanları tecziye etmek üzere de bir ceza
müeyyidesi olarak, Ceza Kanununa bir hüküm kondu.
Arkadaşlar;
şayet Atatürk sağ olsaydı hiç şüphe yok ki, o da bu büyük Meclisin düşündüğü
gibi düşünecek o da elimizdeki Allah Kanununun Türkçe ile tercümesine imkân
olmadığını, din ulemalarının vermiş olduğu karara göre, anlayacak ve ezanı din
diliyle okutacaktı.
Arkadaşlar;
Atatürk inkılâbı; gazetelerin yazdığı gibi umdesi değil, Atatürk memlekette
yapmış olduğa inkılâpların millet tarafından hazmedilmesin! esas olarak kabul
etmişti. Bu bir dil meselesi değil;
Allahu ekber ile
Tanrı Uludur kelimeleri ikisi bir mânaya gelmez. Biz eski zamanlara ait
kitapları okursak, birçok tanrılar olduğunu görürüz, yağmur tanrısı, yer
tanrısı, ve saire.
Binaenaleyh
Tanrı Uludur deyince bunların hangisi uludur? Binaenaleyh islâm dini, müslüman
dili kaidelerine göre müslüman camilerinde ancak din dili ile olur. Ve bunu da
memleketin yüzde doksan sekizi, bizi seçenler, bizden istemişlerdir
Hiristiyanlar
bile bir ölüyü haber vermek için çan çalarlar, onlar çan çalınırken çanın
nedemek istediğini anlıyorlar. Müslümanlar bir sala sesi duymuyorlardı.
Dışardan Türk
dili ile ezan okunurken, içerde yine din dili ile Kuran okumaya müsaade
ediliyordu. Binaenaleyh arada birbirine uymayan, zıt esaslar vardı.
Ben Adnan
Menderes Hükümetine ve Hükümetin istinat etmiş olduğu milletin reyi
ile, mutlak reyi ile buraya gelen Demokrat Parti milletvekillerini tebrik
etmekten başka kendimde hiçbir salâhiyet göremiyorum.
Yalnız bugünü
bize gösterdiğinden dolayı Adnan Menderes Hükümetine teşekkür ediyorum.
Türk Milletinin
büyük umdesi olan dine sarılmak esası komünizme vâki olan kaleyi Adnan Menderes
tamamiyle ve mutlak olarak kurmuştur.
Kendilerini
tebrik ederim. Arkadaşlar, yalnız bununla iş bitmiş olmuyor. Dine
ait.birçok takyidatı sinesinde taşıyan antidemokratik denen kanunlar vardır. O
kanunlardan bir tanesi bize seçim arifesinde kabul ettirildi.Bu kanunda ben
müslümanım demek dahi ceza idi. Onun için Adnan Menderes Hükümetinden nasıl bu
kanunu kaldırmışsa bunların da kaldırılmasını rica ediyorum.
O kanun müzakere
edilirken burada söylemiş olduğum sözü tekrar edeceğim. Bu kanun, aşırı sağcı,
aşırı solcu kanunu diye bir arkadaş tarafından teklif edilmişti. Hamdolsun
kendisi buraya gelemedi; çok şükür.
Olsaydı da
yüzüne karşı söyleseydim, daha bahtiyar olacaktım. Fakat Cenabıhak ona nasip
etmedi. Bundan sonra da bir daha gelmeyeceğine emin olabilirim.
TALÂT VASFİ ÖZ
(DP-Ankara) — Muhterem arkadaşlarım, büyük bir hâdisenin arifesinde
bulunmak itibariyle sağda ve solda şekiller altında yazılmış muhtelif
yayınları da göz önünde tutarak bu kanunun kabulünden önce efkârı umumiyeye
bâzı hâdiseleri izninizle açıklamak istiyorum.
Muhterem
milletvekilleri, bilirsiniz ki, ezanın arapça okunmasına dair verilen yasak 18
.VII. 1932 tarihinde Atatürk'e atfen Diyanet İşleri Riyasetinden alman bir
tamimle memlekette temin edilmişti.
Bu emre muhalif
hareket eden muhtelif din mensuplarının zaman zaman mahkemelerde
suçlandırılmağı neticesi temyize intikal eden dâvalar karşısında temyiz
kararını huzurunuzda bir defa daha tekrar etmeyi faydalı görüyorum.
Temyiz, bu
cezalandırmalar karşısında Hükümet emirlerine itaatsizlik telâkki ederek Ceza
Kanununun 526 ncı maddesini tatbik edebilmek için salâhiyattar merciin
verdiği emrin kanun ve nizamnameye aykırı olmaması icabettiğini nazara
alarak bu yolda kanaate varmış ve suçluları beraat ettirmiştir.
Bu hâdisenin
tekerrürü üzerine sabık Hükümet 1941 tarihinde Ceza Kanununun 526 ncı maddesini
tadil etmek suretiyle, bildiğiniz arapça ezan ve kamet okuyanlar terimini
kullanarak bu suçu işleyenlerin cezalandırılmasını imkân dâhiline
almıştır.
Şu halde kanuni
memnuiyet, bilhassa tebarüz ettirmek isterim ki, 1941 tarihinde vâki olmuştur.
Şimdi de ikinci
bir noktaya kısaca temas edeceğim.
Ezan yalnız bir
ilân değildir. Ezan muayyen vakitlerde hususi terimlerle yapılan özel bir
ilândır.
Hususi lâfızlar
Peygamberin tâyin ettiği lâfızlardır.
Bu da ezandır.
Bu hususi vakit ise muayyen vakitler olup, bildiğiniz namaz, beş vakit namaz
vaktidir.
Peygamberimize
ezan için bir vahiy nazil olmuştur. Bu vahye sâri dilinde vahyi medlüv
denildiğini de pek âla takdir edersiniz. Ezan farzı kifaye - dir.
Bir memlekette
Peygamberin emrettiği şekilde ezan okunmazsa namazın sahih olmadığını söyleyen
müctehitler olduğunu bilhassa huzurunuzda zikretmek isterim.
BU ASİL MİLLET,
YETKİSİZ TECAVÜZ VE KANUNSUZ HARAKET KARŞISINDA SUSMUŞTUR.
Fakat
arkadaşlar, bu asîl milletin asıl duyduğu kendi kendine vâki olan yetkisiz
tecavüz, ve kanunsuz hareket karşısında yıllarca susmuştur.
18 milyonun % 98
ini teşkil eden müslüman çocukları istırablarını sessiz sessiz taşımışlardır.
Adnan Menderes
Hükümetine, huzurunuzda Büyük Meclisle beraber Millet adına minnet ve
şükranlarımı sunmayı en kutsal bir vazife telâkki ederim.
İnsanın vicdan
hürriyetinin, insanların en tabiî hakları olduğunu ancak Türk Milleti, 14
Mayısta büyük siyasi zaferi temin ettikten sonra teslim edilmiş bir hak olarak
görebilmiştir.
Büyük Meclisi
tebrik eder ve Hükümete şükranlarımı arz ederim.
14 Mayıs'a
bilhassa işaret etmek isterim,, ki mübarek bir güne tesadüf etti ve mübarek
günün arifesinde Türk Milleti, dünyayı imrendiren eşsiz bir siyasi zafere
ulaştı.
Bu bir irade-i
ilâhiye idi. Bu irade-i ilâhiyenin yüceliği karşısında, irade-i milliye olduğu
kadar irade-i ilâhiye olduğunu da tasrih etmeme müsaadenizi rica ederim.
Bunun bu şekilde
tasrihini bilhassa lüzumlu görürüm. Müsaade buyurun rica ederim irade-i milliye
olarak tasrih ettim. İrade-i ilâhiye olarak tasrih etmemi kabul etmeyenler
iştirak etmeyebilirler. Bunu ibret ve hayretle mütalâa etmek lâzımdır.
Ezana taallûk
eden müdahalenin kaldırılması hâdisesi de Ramazanımızın arifesi olan mübarek
bir cuma gününe tesadüf ediyor.
MUZAFFER ÂLÎ
MÜHTO (DP - Kastamonu) —
Muhterem
arkadaşlar. Maddeyi aynen kabul ediyorum. Bendeniz D. P. nin birinci büyük
kongresinde program üzerinde konuşurken, din derslerinin de programa
alınmasından bahsetmiş ve sözlerime şöyle nihayet vermiştim (...)
AHTİM VAR
SÖYLEYECEĞİM (...) Efendim, müsaade ediniz, rica ederim, yeminim var,
ahtım var. Söyleyeğim. Ben inkılâp içinde doğmuş bir gençtim. Din terbiyemdeki
noksanların..Söyleyeceğim.. Maddeyi aynen kabul ediyorum. O zaman demiştim ki,
üç çocuğum vardır, korkarım ki, öldüğüm zaman bana fatiha okuyamayacaklardır.
Tanin Gazetesi demişti ki; «Bu zat avamfiribane konuşuyor belki de 'ona
fatiha okumazlar.Şimdi o gazete ölmüş gitmiştir. Biz hâlâ yürüyoruz ve
Allanın lûtfuyla yürüyeceğiz ve yaşayacağız.''
TBMM'nin 16
Haziran 1950 tarihli oturumunda görüşülen ve Ezan'ın Din Lisanında okunmasını
TCK'da suç sayan kanun maddesinin yürürlükten kaldıran bu şekilde Ezan'ı vicdan
hürriyeti kapsamında serbest bırakan yasanın görüşmelerinde başta Başvekil
ve Demokrat Parti Genel Başkanı Adnan MENDERES olmak üzere DP
idarecileri, müzakerelerde sözün uzatılmamasını ve kanunun mümkün olan en kısa
zamanda çıkarılmasını istedi. Bu nedenle yasa görüşmelerinde söz almak isteyen
DP Milletvekilleri ısrarcı olmadı ve genel kurulda herkesin ortak temennisi
olduğu şekilde ve Genel Başkanlarının isteğine uyarak yasa
geçikilmeksizin çıkarıldı.
Kanunun
yürürlüğünü Başbakanlığa bırakan kanun 3 maddeden ibaretti. Önce tek tek
maddeler oylandı. Ardından kanunun tümü üzerinde oylama yapıldı. Ve tasarı
alkış sesleri arasında yasalaştı.
16 Haziran
1950'de kabul edilen kanun 17 haziran 1950'de resmi gazetede yayınlanarak
yürürlüğe girdi.
ÖZGÜRLÜK,
MÜBAREK BİR CUMA GÜNÜNE VE RAMAZAN AREFESİNE TESADÜF ETTİ.
Elbette
kabul edilen kanunla birlikte 1932' teki Ezanın Türkçe okunmasına
dair idari emirde; Başvekil Adnan Menderes'in ifade ettiği gibi
'' Ezana taallûk eden müdahale Ramazanımızın arifesi olan
mübarek bir cuma gününe tesadüf eden günde '' kaldırıldı.
Vatan toprakları
üzerindeki minarelarden semalara yükselen mübarek Ezan sesleri( Başbakan
Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Samet AĞAOĞLU'nun Yassıada'daki
müdafaasından), vicdanlara huzur vermiş, memlekete bereket ve dinamizm
gelmiştir.
Biz, bu hizmeti
yaptık ve hakkı, hak sahibine teslim ettik. İşte bu yüzden müzeden önce
bu iradenin yani DP. Gurubunun yasama ve özlük hakkını bu konularda muktedir
olanlardan talep ediyoruz. Aksi halde günceldeki bütün ifadeler ve tavırlar
bir rivayet ve tasarım algısı olarak kalacaktır.
Kaynakça:
-
Babamın arkadaşlarından öğretiler.
-Demokratlar
Kulübü- İstanbul- Yönetim Kurulu Üyeliğim Başkanlığım dönemi bilgi birikimi.
-Merhum
Celal Bayar ile sohbetlerim.
-Dededen
Toruna- Müdafaa Kültürü.
-
TBMM Albüm 1920-1973
(*)
:: Samet OCAKOĞLU, GSM: 0539 9888434 –
e.MAİL: sametocakoglu@gmail.com
e.MAİL: sametocakoglu@gmail.com
***
MENDERES TEMELE İLK HARCI
EZAN-I MUHAMMEDİ İLE 16
HAZİRAN 1950'DE ATMIŞTIR!
Ahmet Şerif Bayındır
Adnan Menderes Demokrasi Platformu Başkanı
1932'de keyfi
bir uygulama ile başlayıp 18 sene süren "Ezan-ı Muhammedi" yasağı;
olmayan din ve vicdan hürriyetinin adeta sembolü gibiydi.
Uzun yılların
beyhude israf edildiği ve hatta memleketin normal gelişme seyrinin bile
engellendiği tek parti dönemine de böylesi yakışırdı doğrusu. O, zulmün bininin
bir para olduğu devirde; devlet,dinini yaşamak isteyen vatandaşlarla karşı
karşıya getirilmiştir.
1950'de sahipsiz
kitleler Menderes'in demokrat haykırışıyla milli egemenliği hissedip, yönetimde
söz sahibi olmuşlardır.
Ezan-ı Muhammedi
asr-ı saadetten beri imanın esasını günde beş defa dünyaya ilan etmektir.
İla-yı Kelimetullah'tır. İslam'ın farzlar kadar önemli bir şeairidir. "Laikliği
din aleyhtarlığı veya din düşmanlığı şeklinde anlamak, bizim iktidarımızın
vicdan hürriyeti anlayışına asla uymaz." diyen Merhum Menderes 16 Haziran
1950'de Ramazan arefesine rastlayan o nurani günde, ülkemiz semalarını
"Allahuekber" nidalarına kavuşturmuştur.
Merhum Menderes
"En büyük inkılap demokrasi'dir. Milletimiz demokrasiyle rüştünü ispat
etmiş oldu." diyor, "İnkılapların tutmayanlarını tutturmak gibi bir
görevlerinin olmadığını" ifade ediyor, "Türk Milleti Müslüman'dır,
Müslüman kalacaktır ve Müslümanlığın icaplarını da yerine getirecektir."
diye konuşuyordu.
Bunlar elbette
Menderes'in iç dünyasının Mü'mince hislerle dopdolu olduğunun da ayrıca ispatı
ve idamının ise gizli sebepleridir.
Ezan-ı Muhammedi
İslam'ın sözlü manifestosudur, muazzam mesajlar taşır. Sadece vakit
bildiren bir çağrı değildir. Aynı zamanda kainatın en büyük hakikatını da
bildirir.
Milletimize
yıllarca "Tanrı Uludur"lu metni dinletenlere soruyoruz: acaba
"felah" kelimesini "kurtuluş" diye neden çevirmediniz?
Milletimizin "Tanrı uludur, Tanrı uludur; memurlarla askerler Allah'ın
kuludur." diye hicvettiği bir dönem kapatılmış; İslam'ın hakiki bir
kahramanı olan rahmetli Menderes'in 16 Haziran 1950'de attığı ilk temel
harcıyla yepyeni kutlu bir dönem başlamıştır.
Aziz milletimiz
onlarca yıldır Ezan Şehidi'ni hürmetle, şükranla ve rahmetle anmaktadır.
Menderes'in milletimizle kurduğu gönül köprüsü ebedidir. Memleketimizin
semalarında "Allahuekber" nidaları yankılandıkça rahmetli Menderes'in
aziz ruhuna binler Fatihalar, binler dualar gönderilecektir.
Adnan
Menderes'in aziz hatırasına ciddi manada sahip çıktığını memnuniyetle
izlediğimiz Sayın Başbakanımızdan 16 Haziran'ın "Ezan-ı Muhammedi
Günü" olarak ilanını istirham ediyoruz. Böylece yeni nesillerin bilgi
sahibi olması,Milletimizin Ezan bilincinin artırılması ve de Ezan'ın layıkı
vechiyle okunması hususunda tedbirler alınması mümkün olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder